25 Şubat 2011 Cuma

Mayıs Meydanı Anneleri

17 Şubat 2011- Buenos Aires














“Kendi çocuklarından doğmuş analar” diyor onlar için Eduardo Galeano. Yıl 1977, Arjantin’de faşist cunta, ülkedeki tüm devrimcilere, muhaliflere karşı cinayetler işliyor, insanları helikopterlerden Parana nehrine atıyor, işkenceyle öldürüp kaybediyor… Yaklaşık 30.000 insanın akıbeti ‘bilinmiyor’. İşte tam da bu toz dumanın ortasında, kaybolmuş sevdiklerinin fotoğraflarıyla Plaza de Mayo (Mayıs  Meydanı) meydanında, hükümetin Pembe Sarayının karşısında ortaya çıkıyor anneler. “Kışlaların, polis karakollarının, kilise bürolarının çevresinde döndükleri gibi inatla; bunca zamandır, bu kadar çok ağlamaktan kupkuru kesilmiş, varken yok olan ama belki de, -kim bilir?- bir yerlerde hala yaşayan sevdiklerini bunca zamandır beklemekten usanarak her şeyi göze almışlar.”
(Rüzgarın Yüzyılı Ateş Anıları 3. Kitap, Eduardo Galeano)

“Dövüşken bir dayanışma eylemi” annelerin ki.  Yalnızdılar ilk başlarda kendileri gibi olanlardan başka güvenebilecek kimseleri yoktu. Ne kiliseye ne de cuntaya alkış tutanlara bel bağladılar. Generaller ülkeyi kışlaya çevirmiş, gün cellatın günü olduğu kadar üçkağıtçının da günüdür. Her gün gerçekleşen kıyımlar karşısında ise insanlar omuz silkiyor “her halde bir şey yapmışlardır, mutlaka iyi bir nedeni vardır” ya da ıslık çalarak başka yöne bakıyorlar, “aman sakın bulaşma”.

Umutsuzca gözüken bu tabloya rağmen, kaybedecek hiçbir şeyimiz yok, aynı zamanda birbirimizden başka güveneceğimiz de dediler ve çıktılar faşist cuntanın karşısına. Birbirlerinin yüzlerine kapanıp ağladılar başkalarının değil. Ne de olsa birbirlerinin halinden ancak onlar anlarlardı. O güzel günlere inanan güzel çocuklarının anıları hala yanı başlarındaydı.

“Oğlumun yaşadığı inancıyla uyanıyorum” diyor birisi, hepsi. “Saatler ilerledikçe inancım azalmaya başlıyor. Öğle üzeri oğlum gene ölüyor. Akşamleyin canlanıyor; yakında geleceğine inanmaya başlıyorum, sofrada ona yer kuruyorum ama o yeni baştan ölüyor, ben de geceleyin umudumu yitirmiş yatıyorum. Uyandığımda onun yaşadığı içime doğuyor…”

Hayat sıfırlanmıştı onlar için. Çocukları yoktu ortalıkta. Sordular yine sordular cevap hep aynıydı. Velhasıl o güzel çocuklar yoktu artık. Ve anneler her şeyi unutmadan herkese hatırlatarak nerde bu güzel çocuklar diye soruyorlar her seferinde. Aralarından bazılarını da kaybetti cunta aynı çocukları gibi. Ama onlar inatla ayaktalar hala.  “Dinmeyen acılar, yoksun olduğumuz özgürlüklerdir.” diyerek çocuklarını sordular, soruyorlar hala. 1977’den beri 30 kusur yıldır dönüp duruyorlar inatla, bugün aradan onca zaman  geçmiş ama 96 yaşındaki Juanita Pargamente anlatırken olanları hala gözlerine yaş oturuyor. Ve en güzel de o gözler anlatmıyor mu yaşadıklarını?














Juanita Pargamente eyleme başlayan ilk annelerden. Aradan 34 yıl geçmiş olmasına rağmen yaşadıklarını ayrıntısıyla hatırlıyor:

“Bir araya geldik, başka bir yol bulmaya çalıştık cuntaya karşı koymak için, 30.000 insanımız kaybolmuştu. Bizim askerlerimiz bu ‘kaybetme’ işini Panama’daki U.S. okullarında öğrenmişlerdi. Asla kabul etmiyorlardı, yok sayıyorlardı. Kiliseye gittik, Psikoposa sorduk, yardım istedik. Ama hiç kimse bir şey bilmiyordu. Biz de ülkede politik olarak neler olup bittiğini bilmiyorduk, ta ki çocuklarımız kaybolana kadar.”














Juanita devam ediyor; “Kimin, kaç çocuğunun kaybolduğu önemli değildi. Önemli olan kaybolan tüm insanlar için bir araya gelmekti. Bu meydanı seçtik, 10-15 kişiydik, elimizde hiç bilgi yoktu, tüm bilgi meydana bakan o Pembe evdeydi (hükümet sarayı). Sonra toplandık, birbirimizle konuşmaya başladık, polis bize ‘burada duramazsınız, durmak yasak, yürüyün’ dedi; biz de meydanın etrafında dolanmaya başladık. Sonra demirler koydular Plaza de Mayo meydanının etrafına, biz de her gün meydana girmeye çalıştık inatla. Her gün polisten kaçarak başka yollar denedik. İçimizden kimilerimiz tutuklandı, kaybedildi, yılmadık. İnsanları bilgilendirmek için kampanyalar yaratmaya çalıştık. Ülkemizdeki insanlar neler olduğunu bilmiyor, bilmek istemiyorlardı. İnsanlar korkuyordu, cuntanın istediği de buydu. 1983’de sivil seçimler yapıldı ve cunta dönemi bitti ama bizim için değişen bir şey olmadı. Biz eylemimize devam ettik.”

Plaza de Mayo anneleri direniyor 30 kusur yıldır ve hala direnecekler yargılana kadar zalimler. Zalimleri mücadelelerinin aydınlığı yargılıyor hükümet yargılamasa ne olacak. Zalimler tek tek yakalanıyor şimdi, 400’e yakın faşist cuntanın alt veya üst düzey askeri tutuklandı. Devamı gelecek gibi. Juanita; “Unutulabilirdi tüm yaşananlar, ancak unutulmadı. Bırakamayız mücadeleyi, bırakamam!   Çünkü söz verdim! Bu sadece benim kararım değil, 30.000 kaybolan insanın sözü bu! Çocuklarımız adına, kaybolan insanlarımız adına daha iyi yaşanacak bir ülke yaratmaya çalışıyoruz şimdi. İnsanlara anlatmaya, dayanışmaya devam ediyoruz. Cuntacıların, işkencecilerin bir kısmı yargılanmaya başladı, kimisi cezalandırıldı, kimisi hala yargılanıyor. Devlet Başkanı Cristina da bize destek oldu, bizi anlıyor.”diyor.

Burada gördüklerimiz ve duyduklarımız, memleketteki referandum sürecinde iktidarın ve onu destekleyenlerin “darbeciler yargılanacak” diye kopardıkları yaygaranın nasıl da yalan olduğunu, buna karşın asıl önemli olanın mücadelenin kendisi olduğunu unutmadan inatla devam etmek gerekliliğini düşündürtüyor.

Plaza de Mayo anneleri hala çocukları için bahar kokan çiçekler topluyorlar Arjantin sokaklarından. Sevdikleri için yepyeni türküler söylüyorlar. Onların yolculuğun devamı da bu inattan geliyor. Yıllar geçiyor ama sönmüyor yüreklerindeki ateş. Gözlerine bakamıyor insan anlatırlarken tarihi. Onların yaşadığı da bitmeyen bir yolculuk uzak kıtalardan selam eden, bahar eyliyorlar kışı. 

 


1 yorum:

  1. Özleeem arayı açmadan paylaşın bizimle böyle nefis yazılarınızı.
    çok çok öperim.

    YanıtlaSil